Dost Türküler

Dostun, dostluğun sırrını dizelerle ezgileştiren, canlığı, kanlığı anlatan sözleri notalarla buluşturan, anadolunun bağrından çıkmış ozanların, pirlerin deyişlerini insanlığa armağan eden nağmelerdir onlar. Sayılarının hayli kabarık olması bile bu topraklarda dosta ve dostluğa verilen önemin göstergesidir.

Aydost
Dost Dost
Dostlar Merhaba
Dost Hasreti
Gelmesin Ey Dost
Dost Yarası
Dostum Dostum
Düşenin Dostu Yokmuş
Yine Dosttan Haber Geldi
Kınamayın Dostlar
Dostum Hallerimi Sorma
Bir Gönlüme Dost Bulamadım
Dost Bildiğim Ele Döndü
Dost Dost Diye
Dost Yüzün Gördükçe
Dost Kıymetini Bilmezimiş
Dostlara Selam
Dostun Bahçesine
Seherde Uğradım Dostun Bağına
Ya Gel Dost
Bugün Dost Yaralanmış
Dost Cemalin Benzer
Dost Elinden Gelen Turnam
Dostlarım
Dosta Bizden Selam Olsun
Vefasız Dost
Dostun Cemali
Dost Merhaba
Ya Dost
Dost Nazarı
Bu Yarayı Dosttan Aldım
Bizim Dostlar
Dost Gelsene
Dosttan Gelen Sitem
Gelmiyor Haberin Dost Nerdesin
Dost Uyan
Geçti Dost Kervanı
Dostum Halimi Sorma
Dostun Dergahı

Dinler Arası Sevda Türküleri

Dinler arası diyalog türünden saçmalıklar kadar, ısmarlama ilahiler yazan Samuel Huntington gibilerinin medeniyetler çatışmasına da inanmadım hiç. Kuşkusuz din insanlığın evrimi ile alakalı. Ne musevilik ilk ortaya çıkmaya başladığı zamandaki kadar tutucu, ne hristiyanlık hümanist ne de müslümanlık savaş çığırtkanı.

Toplumlar birbiriyle mülkiyet kavramını öğreneli beri savaşıyor. Bu savaşlarda dinin motif olarak kullanılmasının tarihi savaşlar kadar eski değil. Din savaşlarda insanları motive etmek için kullanılalı beri biri diğerini dinsizlikle, kafirlikle suçladı ki böylece ekilen düşmanlık tohumları tutsun. Bazıları dini amaç olarak lanse ederken bile kendi kişisel, ailesel ya da sınıfsal statüsünün aracı olarak kullandı.

Yazar Hüseyin Irmak'ın bu güzel çalışmasının en sevindirici tarafı insanların aslında savaşmak zorunda olmadıklarını içten içe hissettirmesi. İddia ettiği gibi eserler çalıntı olmayabilir benzer olabilir ki bu şunu gösterir aynı topraklarda yaşayan insanlar benzer şeylerden hoşlanıyorlar. Yerin eskileriyle yeni gelenler zamanla birbirlerine benziyorlar. Neden bir caz ya da latin veya kızılderili ezgisi değil de aynı coğrafyada yüzyıllardır yaşamış insanların ürettiği müzik o yöreyi sonradan yurt edinmiş insanlar tarafından da seviliyor. Şahsen ben bu kitaptan bunu çıkardım. Çalıntı olarak adlandırılması da hiç umurumda değil. Yeniden yaratanları insanların ortak beğenisine sunup insanlığa mal ettikleri için alkışlarım bile.
Nice çalıntı eser var ki unutulmak bir yana hiç beğenilmemiş bile.

İlgili haber >>>>

Bodrum Hakimi

Bir türkü' ki her sözcüğü yürek dağlayan, bir ağıt ki ölümün soğuk yüzüyle içimizi ısıtan, bir efsane ki bilenleri soluksuz bırakıp, duyanları meraklandıran. Bir türkü dostu olarak bilinen hikayesine özellikle Bodrum'da dinlediklerimden sonra asla inanmamıştım. Kaldı ki Bodrumda iz bırakanlar takviminde de başta nüfus bilgileri olmak üzere hakkındaki bazı şeyler yanlıştı.

Kişisel kanaatim adı geçince susması ve başını öne eğip yüzünü karartması yöre halkının kendisine olan sevgisinin ve saygısının bir göstergesi idi. Ne de olsa dinen sakıncalı yani günah olanı seçmişti. Sebebi ne olursa olsun Tanrı'ya karşı gelmekti yaptığı.

Tam adı: Fatma Mefharet Tüzün. Doğum Tarihi: 1914. Doğum Yeri: İzmir. Gerçek nüfus kayıt bilgilerinin Bodrum'da iz bırakanlar takvimiyle tamamen çelişmesi filme de konu olmuş intihar nedeninin gizlenme sebebi için yeterince ipucu teşkil ediyor. Gerçek intihar sebebi kendi el yazısıyla hakimi olduğu mahkeme katibine teslim edilerek vasiyetinde gömüleceği yere kadar belirtilmişken böylesine gizlenmesi aşka, aşklara olan inançsızlığımızdan olsa gerek. O aşık olup nişanlandığı insan haricinde başka bir insanla hayatını paylaşamayacağı için kalemini kendi için kıran yüce bir insandı.

Daha fazlasını, ayrıntısını merak eden Belkıs Öztin Koparanoğlu'nun, Antalya simge kitabevinden 2002'de çıkmış kitabını bulup okur. Buraya kitaptan ayrıntı alıp yazmak hocaya saygısızlık olur kanaatindeyim.

Dinlemek için >>>>

Neşet Ertaş

Türkü baba olarak da bilinen, söz zanaatkarı, saz virtüözü yaşayan efsane dörtlükleriyle kendini şöyle özetlemiş:

Bin dokuzyüz otuzsekiz cihana
Kırtıllar köyünde geldin dediler
Babama Muharrem, anama Döne
Dediysen Ata’yı bildin dediler

Dizinde sızıydı anamın derdi
Tokacı saz yaptı elime verdi
Yeni bitirmiştim üç ile dördü
Baban gibi sazcı oldun dediler

O zaman babamdan öğrendim sazı
Engin gönül ile Hakk’a niyazı
O yaşımda yaktı bir ahu gözü
Mecnun gibi çölde kaldın dediler

Zalım kader devranını dönderdi
Tuttu bizi İbikli’ye gönderdi
Babam saz çalarken bana zil verdi
Oynadım meydanda köçek dediler

Anam Döne İbikli’de ölünce
Tam beş tane öksüz yetim kalınca
Beşimiz de Perişan olunca
Babamgile burdan göçek dediler

Yürüdü göçümüz Tefleğe doğru
Bu hali görenin yanıyor bağrı
Üç aylık çoçuğun çekilmez kahrı
Bunlara bir ana bulun dediler

Yozgat’ın Kırıksoku Köyü’ne vardık
Bize ana yok mu diyerek sorduk
Adı Arzu dediler bir ana bulduk
İşte bu anadır buldun dediler

En küçük kardaşı kayıp eyledik
Onun için gizli gizli ağladık
Üstelik babamı asker eyledik
Yine öksüz yetim kaldın dediler

Zalim kader tebdilimi şaşırttı
Heybe verdi dalımıza devşirtti
Yardım etti Yerköy’üne göçürttü
Biraz da burada kalın dediler

Yerköy’den Kırıkkale’ye geldik
Babam saz çalarken biz çümbüş aldık
Kırşehir’e varınca kemanı çaldık
Aferin arkadaş çaldın dediler

Yarin aşkı ile arttı hep derdim
Babamı bir yere dünür gönderdim
Başlık çok istemişler haberin aldım
İstemiyor yarin seni dediler

Kırşehir’de yedi sene kalınca
Düğün düzgün hepsi bize gelince
Burada herkese yer daralınca
Ankara’ya gider yolun dediler

Ankara’da (sünnetçi) Veysel Usta’yı buldum
Epeyce eğleştim, evinde kaldım
Yüz lirayı verip bir yatak aldım
Etti isen böyle buldun dediler

Bir ev kiraladım münasip yerde
Kaldı kavim kardaş hep Kırşehir’de
Bu aşk hançerini vurdu derinde
Çaresini bulamazsan ölün dediler

Yarin aşkı ile döndüm şaşkına
Arada içerdim yarin aşkına
Canan acımaz mı garip dostuna
Buna da içeriye alın dediler.

Bunun üzerine söylenecekler şiirin bittiği yerden sonrakiler kuşkusuz. O'na bozkır'ın tezenesi sıfatının kondurulmasına neden olan süreç bundan sonra başlıyor belki de.

Erdoğan Atakar tarafından hazırlanan belgeselde Neşet Ertaş kendisine Yugoslavya’da hapishanede iken Yaşar Kemal’in "Bozkırın Tezenesi"ne geçmiş olsun yazılı bir kitap yolladığını ifade eder. Buradan anladığımız kadarıyla bu sıfat anadolu insanını roman ve hikayeleriyle en iyi anlatan yazar Yaşar Kemal'in kendisini bir taltifidir. Bu sıfat hem bu belgesele isim olmuş ve bu sayede büyük bir yazarın ustaya layık gördüğü sıfatın halk tarafından da benimsenmesini sağlamıştır.


Yaratıcı yeteneği ile okuduğu eserleri yeni baştan öyle bir yorumlar, ona öyle bir ruh ve hava verir ki, adeta yeni bir beste ile karşı karşıya olduğunuzu dahi sanabilirsiniz. Bu durumu, yeteneği, kültürü ve birikimi oldukça sınırlı sığ ve sıradan sanatçıların yorum adına yaptıkları "dejenerasyon" ile karıştırmamak gerekir. Çünkü Neşet Ertaş kendisine ait olmayan bir türküyü bi1e öyle bir okur ve yorumlar ki, o türkü o şekliyle yıllar öncesine ait bir Neşet Ertaş türküsü gibidir artık.

Olağanüstü denilebilecek yeteneği, geleneğe hakimiyeti, gelenekten kopmadan yeniye bağlılığı, yeni zamanların modern zevk ve eğilimlerini gözeten diri ve uyanık tecessüsü ile Neşet Ertaş, hep gündemde kalmış bir sanatçıdır. O, ismi bağlama ile özdeşmiş ve adeta bu dünyaya türkü söylemek için gelmiş gerçek bir türkü ustası. Türküyü bağlamaya, bağlamayı türküye bu kadar yakınlaştıran ve yaklaştıran, adeta birbirlerinin içinde -kendisi ile birlikte- eritip yok eden ikinci bir sanatçı bulmak öyle sanıldığı kadar kolay olmasa gerek.

Neşet Ertaş´ın sanatı; müziğin özünü, ruhunu kavrayan birinin, hiçbir yapmacıklığa yönelmeden, olduğu gibi kendini, kendi özünü ve hissettiklerini saza, söze dökmesidir.

Hem dinleyip hem de hakkında daha fazlası için; >>>>>
Nil Karaibrahimgil olayı için >>>>

Söz Zanaatı

San'at ve zanaat aynı şey değil kuşkusuz. Ancak her ikisinin de yaratıcılık gerektirdiği şüphe götürmez. Sözün sanat olmuş hali malum şiir, roman, hikaye, makale, anı ve benzeri edebi türlerdir. Sözün zanaat olmasından kasıt özlü ve güzel söz söyleyebilme yeteneğidir. Nevi şahsına münhasır söylenmiş özlü sözler zamanla dillere pelesenk olup literatüre yerleşir. -"ki bunlara atasözü de denir.-" Sözün sahibi belli ise o kişi artık insanlık nezdinde bir söz zanaatkârıdır ve düşünür, filozof gibi adlarla anılarak üstad, usta, guru gibi sıfatlar kondurulur. Kadim toplumların liderleri, önde gelenleri bu konuda eskiden beri revaçta olmakla birlikte günümüzde sıradan sayılabilecek insanların da bu konuda uzman olduğunu söylemek hiç de yanlış değildir. İnternet ortamında özellikle sözlük benzeri oluşumlarda bu insanlardan binlercesi ile karşılaşmak mümkündür. Bazen özellikle seçilmiş bir mahlas bile sayfalarca anlatıma bedel olan bir söz zanaatı yumağı olabilir.
şın

Yozgat Türküleri

Tarzını belirleyen unsur, bağlamadaki Yozgat veya "Sürmeli" olarak bilinen bir tavırla çalınnmasıdır. Diğer taraftan yorumlarken kendine özgü gırtlak hareketleri ağız olarak da bu türe başka bir özellik kazandırır.

Özellikle Nida Tüfekçi trt vasıtasıyla ülke çapında tanınmasını ve yaygınlaşmasını sağlamıştır. Çeşitli yöre türkülerinde sürmeli tavrına rastlanmakla birlikte türkünün tamamını kapsamayıp kısa pasajlar şeklindedir.

En bilinenleri;

Asker yolu beklerim
Çamlığın başında tüter bir tütün,
Dersini almış da ediyor ezber
Eğdim kavak dalını
Hastahane önünde incir ağacı
Sabahınan eser seher yeli mi
Yaz gelirse

Kardeş Türküler

Anadolu halk ezgilerini, kendi kültürel yapılarını baz alarak orijinal dilleriyle yorumlama düşüncesiyle başlayan serüven; önceleri Türk, Kürt, Azeri ve Ermeni ezgilerinden oluşuyordu.

Daha sonraları, değişik kültürlere de yönelerek repertuvarı genişledi: Laz, Gürcü, Çerkes, Çingene, Makedon, Alevi, Tatar, halk ezgileri de, topluluğun kendine özgü düzenleme anlayışı içinde biçimlendirilerek ama özgünlüğü kounarak icra edildi.

Bulunduğu coğrafyanın kozmopolit yapısını, ilk kez çektiği bir Türkçe-Kürtçe video kliple gündeme getirmeye çalıştı. Etnisiteler arasındaki alışverişin müzikal alanda bir örneği olarak düşünülen bu şarkının video klibi, bir 'ilk' olması hasebiyle ana haber bültenlerine konu olduysa da, sansüre kurban gitti.

Yaptıkları çalışmalar birçok kesimin dikkatini çekerek ulusal ve uluslarası yarışmalarda ödüllere layık görüldü.

Grubun anlayışı, 'çok-kültürlü' bir coğrafyada 'kardeşlik içinde bir arada yaşama' ilkesine dayanır ve artık halklar arasında yaratılan kutuplaşma ve gerilime karşı duruşun naif simgelerinden biridir.

Birbirinden enfes albümleri müzik ve türkü sevenlerin kalbinde taht kurmuş, yeni çalışmaları merakla beklenir ve özlenir olmuştur.


Gayda İstanbul

Eurovision'a katılması

Zeybek Türküleri

Hikayeleriyle yürek dağlayan ağıttır kimisi, kahramanlık destanıdır bazıları tarihe not düşen, Carpe diem tadında günce niteliğinde olanları bile vardır. Zeybeklik daha ziyade batı anadoluya has tarihsel geçmişi olan folklorik bir fenomendir. Ezgisiyle, çizgisiyle, kültürüyle, deyişiyle yöre insanının hayata bakışı, algılayışı, yorumlayışının özetidir. İnsanın sanata olan düşkünlüğünün göstergesi olan bu türküler yöreye has dans figürleriyle bir başka güzel ve "efe"liğin özgün tarifi açısından nadide birer kaynaktır.
Ah bir ataş ver
Çökertme
Bodrum Hakimi
Feraye
Sarı Zeybek
Ormancı
Muğla Zeybeği
Serenler
Harmandalı
Kerımoğlu Zeybeği
Cemilem
Dudu Kızı
Hatcem
Sobaların da Kuru Meşe
Teke Zortlatması
Köyceğiz Yolları
Yörük Kızı
Evlerinin Önü Mersin
Çekemedim Akça Kızın Göçünü
Çözde Al Mustafa Ali
Özay Gönlüm
Sümer Ezgü
Tolga Çandar
Ruhi Su

Seyduna Türküleri

Seyduna ile Şahrud'un öyküsü malum. Muhtelif kaynaklarda birbirinin aynısı binlercesini bulabilirsiniz. Tunay Bozyiğit yoktan var etmedi bu hikayeyi sadece tarihin sayfalarından çekip çıkararak bir nefes verdi. Kendine özgü şiirleriyle el verip, hikayeye gönül verenlerin bir araya gelmesini sağlayarak unutulmaya yüz tutan destanın yeni nesillere aktarılmasında baş aktör oldu.

Acıya gülmek, Aldı Gitti, Nefesimi, gibi beste ve sözlerle yitik öyküye yeniden hayat veren Tunay Bozyiğit son olarak dördüncü albüm "Xar" ya da diğer adı "sevdam sabıkamdır" ile öyküyü yazmaya hala devam ediyor.
kurşun susuşuna hayranız.

.Günün Ezgisi

Dostum Dostum

Rumeli Türküleri

Büyük bir kısmı makamlı tabir edilen ezgilere sahiptir. Hemen hemen bütün Türk müziği makamlarına rastlanır. Atatürk'ün sevdiği türküler içinde önemli bir yekün teşkil ederler. İstanbul türkülerine nazaran daha fazla türk müziği ile iç içe ve türk müziğinin özelliklerini yansıttıkarından Anadolu insanı tarafından daha çok sevilir ve tutulurlar.
En bilinenleri;
Pencereden kar geliyor
Vardar ovası
Aliş'imin kaşları kare
Kırmızı gülün ali var
Arda boyları
Göçmen kızı
Kendim ettim kendim buldum
Drama köprüsü
Dayler dayler
Bilal oğlan
Bülbülüm altın kafeste
Deryalar

Şın

Türkçe mani anlamına gelen Tatarca sözcük. İki dize veya dörtlüklerden oluşur. Özellikle düğünlerde doğaçlama üretilenleri makbul olup, bu tarz olanları kişinin bilgisinin, görgüsünün, zekasının, inceliğinin, nüktedanlığının ölçüsüdür. Genç kızlar ve erkeklerin düğünlerde teke tek veya topluca karşılıklı söylemesi tatar düğünlerine ayrı bir hava ve özgünlük verir. Artık yaygın olmasa da modern zamanların söz zanaatıdır
Birkaç örnek;

Molla tuvul kartbabam, erensız soyum;
Kayda bosa caraşır özmen boyum.

Eşitemen kaberin alaman elden.
Seni bek künliymen esken celden.

Cetegen yıldız kuneş'ten kaber soray,
Ten cerge kırgende, can kayda şoray?

tatarca sözlük

...Tarihte Bugün

17.08.1999 Marmara Bölgesi'nde sabaha karşı 03.02'de deprem oldu. Richter ölçeğine göre 7.4 şiddetindeki deprem 45 saniye sürdü
daha fazlası için >>>>>

..Günün Sözü

"Aşkın bazen gitmek olduğunu, gitmenin yitirmek olmadığını unutma..."
Nazım Hikmet Ran

Ruhi Su Türküleri

Mahsus Mahal
!957 Yılında hapisteyken karısı için yazıp ve okuduğu eseriyle üne kavuşan üstad sırasıyla öğretmen okulu, müzik öğretmenliği ve konservatuar şan bölümlerini bitirdikten sonra öğretmenlik yapmaya başladı. Hasanoğlan Köy Enstitüsünde müzik öğretmenliği yaparken cumhurbaşkanlığı orkestrasına seçildi. Devlet opera ve balesinde uluslarası birçok oyunda roller alan usta sanatçı uzun yıllar trt radyolarında türkü programları yaptı. Kendi yapımı "Basbariton Ruhi Su Türküler Söylüyor' anonsuyla sunduğu progmanında okuduğu "Serdari Halimiz Böyle N'olacak? Kısa çöp uzundan hakkın alacak" türküsü nedeniyle radyodaki işinden atıldı.
12 eylülülün getirdiği yasaklar nedeniyle yurt dışına tedavi amaçlı çıkamadığı için 1985 yılında vefat edene kadar kendine özgü tarzını oluşturan 8 albüm çıkardı. Ölümünden sonra sevenlerince albüm sayısı 25'e ulaştırıldı.

Sağlığında çıkarmayı başardığı albümler yıllar itibarıyla sırasıyla şöyle;

(1971) Seferberlik Türküleri Ve Kuvayi Milliye Destanı
(1972) Yunus Emre
(1972) Karacaoğlan
(1972) Pir Sultan Abdal
(1974) Şiirler - Türküler
(1974) Köroğlu
(1977) El Kapıları (Sümeyra Çakır İle Birlikte)
(1977) Sabahın Sahibi Var (Sümeyra Çakır İle Birlikte)
Bilmem şu feleğin nesi var
On beşlere ağıt karadeniz ağıt
Nefes Zahit bizi tan eyleme
Ankara'nın Taşına Bak
Karayılan Destanı
Barabar
Annem beni Yetiştirdi
Tekerleme

Kırşehir Türküleri

Ziyadesiyle Muharrem Ertaş, Neşet Ertaş, Çekiç Ali, Hacı Taşan gibi aşıkların, ustaların, üstadların derlediği, söylediği, kaynak kişi olduğu ağır aksak, kıpır kıpır oynak, yürek dağlayıcı ağlak, güldürürken düşündürebilen sözler ve ezgiler bileşkesi.

ahirim sensin
açma zülüflerin yellere karşı
zülüf dökülmüş yüze
dane dane benleri var yüzünde
köprüden geçti gelin
bahçede gül ağacı
çırpınıp da şanova'ya çıkınca acem kızı
aşkın beni deleyledi
kesik çayır
seher vakti çaldım yarin kapısını
ahu gözlerini sevdiğim dilber
al yanak allanıyor
nar danesi
dağlar dağladı beni
aman dünya ne dar imiş
yürü güzel yürü saçın sürünsün
anam ağlar başucumda oturur
anam kirmenini alsın eline
deniz dalgasız olmaz

Şınlamak

Türkçe karşılığı mani söylemek ya da aşık atışması olan tatarca fiil.
Yakın bir zamana kadar tatar düğünlerinde genç kız ve erkeklerin teke tek ya da topluca karşılıklı olarak şiirsel dörtlüklerle atışması. Genç erkekler "kırcıman"lardan, genç kızlar da "kelinşek"lerden feyz alırdı.
Güncel konulardan, karşılıklı veya karşılıksız aşklara, cinsellikten politikaya her konudaki bilgi ve görgünün iç içe girdiği dörtlüklerden oluşan atışma espritüel olduğu kadar entelektüel olmasıyla da dikkat çekici olurdu.

Kırım Türküleri

Kırım Türküleri denince akla gelen ilk isimlerden biri Cahit Öztelli'dir kuşkusuz. Çoğu üstadın çalışmalarından oluşan aşağıdaki listede İsmail Gaspıralı'nın satma sakın toprağı adlı eserin de ayrı bir anlamı vardır.

Bostorgay
bostorgay degen ayvanın da,
cılgada bolur cuvası.
cavun cavsa sel alır da,
üy, aruv üy üy.
cılay da kalır anası.

bir khışkene bostorgay da
boylap boylap suv işe
sen anda men mında da
üy, aruv üy üy,
cilay da cilay khun geşe.

col yanında bostorgay da
tarı da sepsem aşamay
sizin yaknın khızları da
üy, aruv üy üy,
biznin yakka uşamay.


bostorgayın bolayımda
şompayına dalayım..
şompayından bermesen de
üy aruv üy üy
şokup şokup alayım...

Çıkamadum Çolvaroş'un Duzina
Çıkamadum Çolvaroş'un duzina
Düğün olur gelinine kızına
Gelin edup bakamadum yuzina
Senden sonra gelin görmem Ahmedum

Oy ana oy ben ne edeyim
Bu derd ile nerelere gideyim

Bülbül öter ilga eder dalini
Ördek yüzer dalga eder gölini
Gittun mesken ettin Kerum elini
Bundan sonra daha koymam Ahmedum

Oy ana oy ben ne edeyim
Bu derd ile nerelere gideyim

Yaz gelende yaylalarun yeşili
Kış gelende misirlarun seçili
Bizum köyün kız gelini puşili
Bundan sonra puşi takmam Ahmedum

Oy ana oy ben ne edeyim
Bu derd ile nerelere gideyim

Nokta Ana etsun bir tava helva
Toplanıp yesinler Emine heva
Ağlama validem yüreğün sava
Bir tükenmez derde düştüm Ahmedum

Oy ana oy ben ne edeyim
Bu derd ile nerelere gideyim.

Emine Kız (Benim Adım Emine)
Benim adım Emine'dir Emine
Altın kuşak dolardım belime
Şimdi düştüm bir mayorun eline
Kerem edin ey ağalar ben bundan kurtarın

Akşam olanda sarar tenimi tenine
Sabah olanda teklif eder dinine
Şimdi yad elde garip kaldı Emine
Kerem edin ey ağalar ben bundan kurtarın

Akşam olanda yatar yanıma yine
Sabah olanda alır gider kilisesine
Bakın dostlar Türkmen kızının haline
Kerem edin ey ağalar ben bundan kurtarın

Akşam olanda karaları bağlarım
Sabah olanda çan sesiyle kalkarım
Her gün her gün hıçkırır ağlarım
Kerem edin ey ağalar ben bundan kurtarın

Ben Kefe'de bir vezirin kızı idim
Kafeste beslenen bülbülü idim
Açılmamış el sürülmemiş gülü idim.
Kerem edin ey ağalar ben bundan kurtarın.

Emine Şerife (Elvadadır Dostlar)
Elvedadır dostlar bana elveda
Ben de bir tanecik idim cihanda
Emine Şerife adım kaldı dünyada
Ah nideyim gençliğime doymadım

Pazartesi gelip beni buldular
Salı günü cenazemi kıldılar
Düşmanlarım şen şad oldular
Ah nideyim gençliğime doymadım

Hançer bıçak boğazıma dayandı
Beyaz tenim al kanlara boyandı
Garip babam uykulardan uyandı
Ah nideyim gençliğime doymadım

Geze geze ben yolumu şaşırdım
Kurtuluş fırsatı elden kaçırdım
Aman Allah imdat diye bağırdım
Ah nideyim gençliğime doymadım

Hekim gelip yüreğimi yardı
İpek şalımı boğazıma sardı
Kim öldürdü suali ortada kaldı
Ah nideyim gençliğime doymadım.

Fatma'dır Benim Adım
Fatma'dır benim adım
Yaş (genç) canıma doymadım
Murat alıp tatmadım
Ağla menim genç yaşıma

Geldim yirmi bir yaşıma
Kara yazı yazılmış başıma
Beyit yazdırdın taşıma
Ağla menim genç yaşıma

Ecel geldi duyamadım
Yaş canıma doyamadım
Nişanlımı saramadım
Ağla menim genç yaşıma

Öleceğim gece gönlüm
Cennette yerimi gördüm
Şehit mertebesine erdim
Ağla menim genç yaşıma

Ecel şerbetini içtim
Bu fani dünyadan geçtim
Şu yaşımda ölümü seçtim
Ağla menim genç yaşıma

Yüreciğime saplandı kama
Müşkül halim çıktı nama
Koşan olmadı dermana
Ağla menim genç yaşıma

Anamın bir gülü idim
Babamın bülbülü idim
Aralarında sevgili idim
Ağla menim genç yaşıma

Bu dertten döşeğe yattım
Anamın bağrında yaralar açtım
Ceyizimi aleme saçtım
Ağla menim genç yaşıma

Bu gün Fatma süslendi
Gökten melekler seslendi
Firdevs hala (cennet dağı) yere indi
Ağla menim genç yaşıma

Gideriz Kırım'dan
Bir hikaye edeyim Kırım halini
Kalmadı içinde kızı gelini
Herkes arzu eder İslam memleketini
İnayet Mevla'dan giderim Kırım'dan

Kaygımız çeksin bizi Yaradan
Yol verseler biz gideriz buradan
Çok kimseler hep ağlaşır sonradan
Yaman müşkül oldu hali Kırım'ın

Kimi yolda giderken haber alamaz
Kimi gitmeye para bulamaz
Kimisi ekmeğe akça bulamaz
İnayet Mevla'dan gideriz Kırım'dan

Yaman güne uğradık kime ağlarız
Şimdiden sonra biz karalar bağlarız
Yol verseler biz İslam'ı ararız
Yaman müşkül oldu hali Kırım'ın

Analar babalar kuzu gibi ağlaşır
Kıyametten evvel kafir bizle haşır neşir
Cümle alem Hak'tan yardım dileşir
İnayet Mevla'dan giderim Kırım'dan

Çocuklar dahi gider talim yapmaya
Ondan vakit bulur mu namaz kılmaya
Dinimizi ister dinine katmaya
Yaman müşkül oldu hali Kırım'ın.

Ketme Balam Ayıptır
(Anay kızına ayta)
Şaytan üyi canım kızım mektep degen egerek
Aslı canım kız balaga okuv-yazuv ne kerek
Kalemge katka yazık bir köpten köp tögerek
Özide tap Akmescit'te köyimizge bek erek

Bo yıl şonda ketme kızım anaycıgın cılatıp
Binlermen para masrap etip babannın cebin suvaltıp
Otır üyde kur keryannı ketenlerın agartıp
Aytkanımdan şıkma balam kalkka yüzüm kızartıp

Saga baksan sen okuvnı uşatasın söretke
Cimnastik diy saglamlık diy tırmaşasın terekke
Vazgeş balam küninni coytma bo kereksiz tilekke
Bizler seni nışanladık bek zengin bir erekke

Üstündeki kiygen urban bir marışke kaptanı
Söret yasap keşiresin aynı yılnı aptanı
(H)ak Tanrım bızıldı da kızlarımız erimiz
Yarın akret küni yoktır bizim catar cerimiz

(Kız anasına cevap bere)
Ah yesirlik devrinin kul kurbanı anayım
Senin işin cennemde otlarga men canayım
Yanlışasız aldanasız kucır laplar aytasız
Zemaneni anlamaysız yüz yıl artka kaytasız

Bezdiresiz sizler meni şo nışanlauv sözimen
Menligimni satacaksız üş beş nagış bezimen
Eş biriniz karamaysız maga süygi közimen
Ketme kızım deb aytasız aslı kimnın yüzimen

Men ketermen ayt babamga pötigim yok o alsın
Bonday eski bilgilerni cıyıp cebine salsın
Zemaneni babam endi anlamalı bilmeli
Siz anaylar nafle agızgan köz yaşların silmeli

Bilesiz mi anay biz ne künnerde yaşaymız
Aksız yerge kul etile nafle kötek aşaymız
Curtımıznın ötmeginden el ecnebi tok bola
Bizlerdeki cigitlikler bir sebepsiz cok bola

Ömürimnin son künneşik okıycakman anayım
Men ketenni mektebimde tokıycakman anayım
Bolsa menim nışan toyım mektep işinde bolsın
Bo turışım gür genşligim bilgi ogrında solsın

Okuv üşin beş kıtanı cayav cürüp şıgarman
Cayillikni aksızlıknı temelinden cıgarman
Anayşıgım okımaga ketecekmen ketecek
Bo Kırım'nı bir top şeşek etecekmen etecek.

Kınalı Parmak Cez Tırnak
Kırım Halk Jırı
Merdivenden İndirdiler (Karadeniz)
Murat Reis (On Birinci Ayda Göründü)
Satma Sakın Toprağı
Sevgi Limanı (Karadeniz Özendeki)

Siyt Osman Saray
siytosman saray saldırgan ay boydanga boyga
sen nişanda yog edin ay khoşkheldin toyga

khazan khazan et asıp ay soganın yok mu?
öz başına toy etip ay tuvganın yok mu?

siytosman saray saldırgan ay töbesi şişe
oynaganı khulgenin ay esime tüşe

feslegen ektim koraga ay koklamaga
özüm kadam sav bosun ay coglamaga

eki ögüz balasın ay saldım da tuzga
khelinşegin oynaghın da degişmem kızga...

Soğuksu Türküsü (Biz Gideriz)
Şu Yalta'dan Taş Yükledim
Sudak'ın Karşısı Çardak
Yalı Boyunun Hali

tatarca sözlük

Bostorgay

Tatarca'da Kırım'a has tarla kuşlarının bir cinsine verilen isim. Türkiye'ye göç etmiş Kırım tatarlarının bir kısmı serçeye de aynı ismi vermekle birlikte Tatarca'da serçenin gerçek karşılığı torgaydır. Bu bağlamda bostorgay torgaya benzeyen tarlaları, kırları mekan tutmuş bir cins kuştur.
Kırım tatarları tarafından bu kuştan esinlenerek yakılmış aynı adlı ağıtta tatar düğünlerinin, şenliklerinin vazgeçilmez ezgisidir.
Şükriye Tutkun


Nevi şahsına münhasır başka yerde pek bulamayacağınız bir dörtlüğü

bostorgayın bolayımda
şompayına dalayım..
şompayından bermesen de
üy aruv üy üy
şokup şokup alayım...

Toydan

Yörelerimiz Türkülerimiz

Türkü dostlarını buluşturan Atilla İçli' nin sunduğu güzel programdan esinlenerek oluşturulan bu köşede bu program da yadedilerek her yöremizin mümkün olduğunca çok türküsüne yer vermek umuduyla.
Kimileri daha ismiyle, içindeki dizeleriyle şehri, yöreyi, yöre insanını çağrıştırır. İzmir'in kavakları, Kütahya'nın pınarları, Karahisar kal'ası, Çanakkale içinde, Bodrum hakimi, Yozgat sürmelisi, Ünye'de Fatsa arası (Hekimoğlu) , Ankara'da yedim taze meyvayı, İstanbul'dan Üsküdar'a yol gider, Bursalı mısın kadifeli gelin, Urfa'nın etrafı dumanlı dağlar, Ağam Adana'lı, Emirdağı birbirine ulalı, Dersim dört dağ içinde bunlardan ilk akla gelenleri.

Türkü

Sözcük olarak literatürde ilk kez XV. yüzyıla ait Ali Şir Nevai'nin, Mizânü’l- Evzan (Vezinlerin Terazisi) adlı eserinde geçtiği söylenir. Adı geçen kaynağa göre bir şarkı türüdür -ki ona "türkî" denmektedir.- Hikmet Dizdaroğlu, Anadolu’da ilk türkü örneğini XVI. yüzyıl halk şairi Öksüz Dede’nin verdiğini belirtir. Genellikle hece vezninin 7, 8 ve 11’li kalıplarıyla kıtalar halinde söylenir. Her kıta türkünün asıl sözlerinin bulunduğu genellikle dörtlük ile nakarattan meydana gelir. Nakarat genel olarak her dörtlüğün sonunda tekrarlanır. Nakarat kısmına bağlama veya kavuştak da denir. Türküleri sınıflandırmak hayli zor olmakla birlikte bazı kıstaslar dahilinde çeşitlendirmek mümkündür. bu bağlamda ezgilerine, konularına ve yapılarına göre sınıflandırılabilir. Diğer taraftan bir yörede yakılan türkü başka bir yöreye şekil, söyleniş biçimi ve sözleri değişerek geçebilir.
 

Design in CSS by TemplateWorld and sponsored by SmashingMagazine
Blogger Template created by Deluxe Templates